Merhaba! Bugün bir kitabı size tanıtmak ve yorumlamak için
yazıyorum. Daha önce Yazın Yapabileceğiniz 10 Şey yazımda farklı türden
kitaplar okuyabilirsiniz demiştim. Yazın dersler ve sınavlar olmadığı için daha
rahat bir kafayla kitap okuyabiliyoruz. Bu yüzden de özellikle yazın daha önce
okumadığınız yazarları okuyabilirsiniz diye düşünüyorum. Bu yaz ben de daha
önce okumadığım yazarlara yöneldim ve çok uzun zamandır istediğim Murat Menteş’i
okuma fırsatı buldum. Bana kalırsa her zaman okuduğumuz romanlarda çok daha
etkileyici ve karışık bir kitap. Karışık dememin sebebi normal zaman akışı
şeklinde ilerlemiyor olması. Üç kişinin gözünden, aynı olay, farklı zaman
kesitlerinden anlatılıyor. Ne anlatılanlar ne de kurgu açısından okuduğum
hiçbir kitaba benzemiyor. Bu yüzden beni çok etkilemiş de olabilir. Kitabın isminin
neden Dublörün Dilemması olduğunu da bitirdiğiniz an anlıyorsunuz ve
tüylerinizi diken diken ediyor. Aslında bu yazıyı yazarken kitabı düşünmek bile
tüylerimi diken diken ediyor. Murat Menteş’in Ruhi Mücerret diye çok bilinen
bir kitabı daha var. Büyük ihtimal raflarda denk gelmişsinizdir. Onu da alıp
okumak istiyorum, hakkında çok iyi yorumlar yapılmış. Dediğim gibi farklı ve
sizi etkileyecek bir kitap. Aslında beni etkileyen şeylerden biri de hem
hayatın içinde olan hem de olmayan insanlardan bahsediyor gibiydi. Kitabın ana
kahramanı Nuh Tufan bir albino mesela. Toplum tarafından albinolara bakışı bir
albinonun gözünden okumak, farklılığıyla yaşamayı öğrenmesine tanıklık etmek
beni etkiledi. Tabii bu farklılığa toplumun bakışı yüzünden sadece fiziksel
değil duygusal ve ruhsal açıdan da kendini farklılaştırması etkilemenin yanında
insanı üzüyor da. Kitabın ilginç bir tarafı da karakterlerin isimleri. Sanırım örnek
verirsem anlarsınız: Nuh Tufan, İbrahim Kurban, Rıza Silahlıpoda, Umur Samaz,
Su Samaz, Habip Hobo, Ferruh Ferman, Dilara Dilemma. Tabiki bu yazarın
özellikle yaptığı bir şey ve böyle okumak bence daha keyifli. Aslında kitabın
konusundan bahsedip bahsetmemek konusunda çok kararsız kaldım ama bu kitaptan
bir paragraf halinde bahsedemeyeceğimi düşünerek bu işten vazgeçtim. Onun yerine
önce kitapta çok beğendiğim kısımları buraya yazmaya karar verdim. Gerçi kitabın
tamamını yazsam yeridir, çünkü her cümlesi ayrı düşündürücü, altı çizilesiydi
bence. Daha fazla uzatmadan bazı bölümleri bırakıyorum:
- Zira ‘ilk an’ ne kadar kalıcıysa, masumiyet de o kadar kalıcıdır.
- Biz bu çağın fiyakalı kaybedenleriyiz.
- Boğaziçi Köprüsü’nden kopan taksi Etiler’e doğru yol alırken, radyoda Orhan Gencebay’ın Hayat Kavgası şarkısı çalmaya başladı. İbrahim Kurbanların evinin önüne geldiğimizde şarkı henüz bitmemişti. Şoföre parayı saydım, fakat abradan inmedik. Şoför, soru soran gözlerle suratımıza bakıyordu. İşaret parmağımı dudaklarıma götürerek “hışşşşş” dedim. Şarkı bitti. Biz arabanın arka kapılarını aynı anda açıp dışarı çıkarken İbrahim Kurban başını içeri uzatarak durumu şoföre açıkladı: “Orhan Gencebay çalarken arabadan inilmez kaptan.”
- Aşk, insanın şahsiyetini pekiştirir. Çünkü hayatın manası, aşk bohçasında gelen bir hediyedir. Mevcudiyetinin hakkını vermek, hiç değilse mazeretini bulmak isteyen insan yalnızca aşka müracaat edebilir.
- Kendime "siz" diye hitap ederim. Saygınlığın ilk kuralı budur. Kendinizle aranıza mesafe koymazsanız, başkalarından bunu bekleyemezsiniz.
- -Bir gözlük almalısın Geronimo. -Neden? -Her defasında dudaklarımı ıskalıyorsun.
- Mark Twain der ki: 'Cennet ve cehennem hakkında ileri geri konuşmam, çünkü her ikisinde de dostlarım var.
- Birini takip etmenin en iyi yolu, onun önünde yürümektir. Kimse önündeki kişi tarafından takip edildiğini aklına getirmez.
Eğer buraya kadar sıkılmayıp okuduysanız teşekkür ederim. Arada
çok hoşuma giden kitapları böyle yazmak istiyorum. Kısacası size tavsiyem
mutlaka alın, okuyun. Abartmadan söyleyebilirim ki harika bir kitaptı. Bitince tekrar
tekrar okumak istiyorsunuz. Bugünlük benden bu kadar. Kendinize iyi bakın,
görüşürüz!
Dublörün Dilemması Kitap Yorumu ve Alıntılar
Reviewed by Bensu
on
Ağustos 22, 2017
Rating:

Hiç yorum yok: